-"Olur efeniim hemen hallederiz"
-"Neyi halledeceksiniz Sn. müdürüm"
-" valla bilmiyorum Sn. Patronum siz neyi diyorsanız hallederiz yani ondan şeettiydim kem küm."
-"Yahu ben birşey demedim kardeşim git işine bak!.."
Gülmeyin aynen böyle
Vaziyetten vasife çıkarır. Bu profili bir çok işletmede görebilirsiniz.
Özgüveni diplerde dolaşan bu tipler bir yolunu bulup birilerinin üzerine basarak bir şekilde o koltuğa oturmuş vasat kişiliklerdir. Personele kök söktürürler bunu da disiplin kılıfıyla örtmeye çalışırlar. Eğitim düzeyi yüksek olsa da bilgi birikimi neredeyse yok denilecek kadar azdır. Kültürsüzdür, sanattan, müzikten, danstan pek anlamazlar. Kendilerince "elit" bir kesimden oluşan çevreleri de vardır. Olmadıkları halde çok nazik mütavazi entellektüel olduklarını her fırsatta belli etmeye çalışırlar. Sürekli arkadaşlarının kimler olduğunu konumunu ve onların başarılarını anlatırlar.
Kendi başarıları pek yoktur çünkü.
Hiç bir bilgisi olmadığı halde başka branştaki profosyonel, işini bilen yöneticiye iş öğretmeye kalkışır onu kendi konumunu kullanarak ezmek için çaba harcar. Hiyerarşik olarak en tepe de olduğu için aşçıdan, Teknik Müdürden, Satış Pazarlamadan kısaca herşeyden anlar herşeyi en iyi kendisi bilir. Kimseden fikir alma gereği duymaz, farklı fikirlere zaten kapalıdır. Öneri istemez, belirgin şekilde komplekslidir, aşırı alıngandır ve en küçük sorunda, çözümden önce bir şuçlu bulmaya çalışır.
Yabancı değiliz elbette bu tip yöneticilere. Her sektörde her alanda faliyet gösterirler. En büyük yetenekleri yağcılık ve ispiyon, en etkin cümleleri "hemen hallederiz efennim"dir. Ben şahsen hiç sevmem bu tipleri. Normal bütçenin çok üzerinde bir ciro vaadi verirler, yıl sonunda ise "yaz ortasında kar yağdı otel doluluğunu yakalayamadık efenimm !" gibi benzer mazeretlerle bu olayı kapatmaya çalışırken hooop kapı dışarı, hadi başka bir kek yer daha bulmak lazım!
Her sezon bir işletmede çalışsa 25 işletmeden sonra emekli!
Halbuki doğru olanı patrona söylese mesela; 3 aylık tatile çıkmış lise çocuklarına meydanı, restoranı, resepsiyonu vs. emanet edemeyiz dese!
Misafir memnuniyeti dese, hizmet kalitesi, servis kalitesi dese Veya önümüzdeki şartlarla yapabilecemiz ciro ancak budur dese
Ama diyemez!. Çünkü işi kaybeder. Sahte göz boyama vaadleri olmadan iş yapamaz, bunu bilir.
Asıl soru patronların bu vasat insanların eline nasıl düştüğüdür?
Bunun bir çok sebebi var, en birinci nedeni özellikle Ülkemizde çok revaçta olan ahbap-çavuş ilişkileri bu ilişkiler öyle yer etmiştir ki, profosyonel olduğunuzun, ne işler başardığınızın bir önemi yoktur. "Yahu bu bizim filanın şeysinin şeysimiş" dendikten sonra geriye dönülmez artık! Bir senettir, söz vermekten kıymetlidir...
Kim kaybediyor bu durumda?
Elbette işletme kaybeder. Hizmet, servis kalitesi, misafir memnuniyeti yerle bir olur. Bir sonraki sezonlarda yerlerdeki kaliteyi yükseltmek, tekrar misafir memnuniyetini sağlamak durumundasınız ki doluluk yakalayabilesiniz. Tur Oparetörleri, acentacılar yada işletmeye ait diğer şatış kolları vasat bir işletmeye misafir göndermek istemez çünkü şikayetlerle, misafir tazminatlarıyla uğraşmakta bir o kadar yorucu ve yıpratıcıdır.
Peki bu durum en çok kimi zorda bırakır?
En çok sektöre yıllarını vermiş emekçi bilgi birikimi ve deneyimi olan profosyonel insanları elbette ama sonrasında ise İşverenleri zorlar. Maddi manevi kayıplar ortaya çıkar. Maddiyatı kısa bir döngüde halledebilirler belki ama manevi zararı telafi etmek uzun bir süreç gerektirir.
Kaliteden ve kurumsallıktan ödün vermeyin! zira verdiğiniz o ödünün sonuçları büyük kayıplara neden olur.
Kalite'de ve üst level memnuniyette kalın.
İbrahim İnak
YORUMLAR