Bir kaç gün önce Turizm İşçileri Sendikası Başkanı Sn. Mustafa Yahyaoğlu ile bazı değerlendirmeler yapmak üzere bir sohbet geçekleştirdik. Sektörde yaşanılan belli başlı sıkıntılarda hemfikir olduğumuz ve neler yapılabilineceği ile ilgiliydi.
Hepimizin bildiği ve ne yazık ki müzdarip olduğu aslında halledilmesi kolay ama artık ciddi sorunlar haline gelmiş, işveren ve çalışanlar için de olumsuz etkileri olan bazı yanlış uygulamalara nasıl bir çözüm bulunabilinirdi?
Buradan bir kaç soruna değinmek ve ÇAGRI’da bulunmak istiyoruz.
Yaklaşık 8-10 yıl kadar önce bazı STK, dernek ve otelcilik ile ilgili çalışmalar yapan akademisyenler otel yönetimlerinde diploma, sertifika gibi belge sahibi yöneticilerle, sektörün bilimsel anlamda da kaliteli yönetiminin önemine dikkat çekmiş ve bu amaçla geçiş için bir takım hazırlıklar yapıp uyulamaya koymuşlardı.
Özellikle’de ISO Kalite yönetim belgesi almak isteyen otel veya acenta gibi işletmelerin “işe alım” prosedürlerinde üniversite diploması veya eşdeğer ön lisan, meslek yüksek okulu gibi ibarelere yer vermek durumunda kaldılar. Ancak o dönemler bahsedilen diğer bir konuda; bu geçişlerin “Soft” yavaş ve yumuşak bir geçiş olması ve sektörü deyimsiz, bilgisiz bırakmamak adına, sektöre emek vermiş alaylı dediğimiz profesyonel yöneticilerden de vazgeçilmeden, bu kişilerin bilgilerinden birikimlerinden yararlanarak olması gerektiği idi.
Bu ne kadar uygulandı ya da bu geçiş süreci ne kadar iyi algılandı muamma’dır. Geçişin bu şekilde ‘soft’ olmadığı tam aksine bu uygulamaya deyim yerindeyse ‘bodoslama’ girildiği açıkça görülmektedir. İşletme sahiplerinin; eğer otelci yada acentacı değillerse, bu süreçlerde İnsan Kaynakları ve işe alım süreçlerini yönetenlere tam yetki vermeleri gayet normaldir. Normal olmayan bu yetkili kişilerin bu süreci olağanın dışında hızlı bir geçişle yapmaları olmuştur. Görünen o ki geçiş sürecini tam anlayamamış yada kavrayamamışlardı. Bu sorun bugün yaşadığımız ve bir önceki ‘Kalite Düşerse Gelir de Düşer’ yazımda bahsettiğim turizm gelirlerimizi ve hizmet kalitemizi etkileyen aynı zamanda da “kalifiye eleman bulamıyoruz” sorununun ana sebepleridir.
Bir Üniversite’de akademisyen aynı zamanda Eğitim ve danışmanlık veren bir arkadaşımla konuştuk. Bu geçiş sürecine ve uygulamalara sıcak bakmadığını, geçiş sürecinde “alaylı” fakat kendini her türlü eğitmiş profesyonellerin dışlanmadan bu uygulamaya geçilmesi gerektiği, geçte kalınmış sayılmadığını söyledi. Elbette katılıyorum.
Bu sonucu göz önününde bulundurursak bugün geldiğimiz noktada kalifiyesiz; deneyimsiz, yöneticiliğin gerekliklerini bilmeyen, vizyon sahibi olmayan, bir çok görevini yerine getiremeyen, etkisiz-yetkisiz bir çok yönetici ve personel olduğu, ve bu kişilere sahip olan bir çok işletmenin olduğu gerçeği gün gibi ortadadır.
Bugün hayretler içinde ve bir anlam veremediğimiz haksız terfileri, kariyer basamaklarını hızla yükselmeleri sadece izliyor, “vah vah” demekten kendimizi alamıyoruz. Bunda elbette işletmelerin “ucuz personel” tercih etmeleride büyük bir etken. Çalışan kişiye, maliyeti düşürmek adına, bilgi ve tecrübesine bakılmaksızın ‘tepeye’ çıkması için bir ünvan veriyorsunuz.
Bu saydığım nedenlerden ve benzeri yanlış uygulamallardan dolayı sektöre küsmüş, farklı işlere yönelmiş onlarca profesyonel yönetici sektörden uzaklaşmıştır. Uzaklaşamayan bir çok kişi de ya danışmanlık şirketi kurmuş ya da yan kollarda farklı işler yapmaktadır.
Kendi yönetiminde olan bir işletmenin fizibilitesini, bütçesini yapamayan, kadro oluşumunda ve yönetiminde etkisiz bırakılan, mali konularda tamamen yetkisiz olan bir yöneticinin işletmeye yada sektöre ne katkısı olabilir?
Eskiden işi öğrendikçe terfi alır yükselirdiniz, şimdi ise terfi alıp ondan sonra işi öğreniyorsunuz!
Bu yanlış uygulamaları sadece Genel Müdür seviyesinde değil, aynı zamanda tüm departmanlarda bariz bir şekilde görebilirsiniz. “Kalifiye Eleman Bulamıyoruz” yazımda bunun detaylarına değinmiştim.
Bu yanlış uygulamalar sonucunda sektördeki; yetişmiş kalifiye garson, resepsiyonist başta olmak üzere diğer tüm departmanlardaki personelin yerini, başka sektörlerde herhangi bir iş’te tutunamamış, ‘ne iş olsa yaparım’ meslek grubuna ait! insanlara ‘maliyeti düşürmek’ adına yer verilmiştir.
Peki bundan sonra ne yapabiliriz?
Öncelikle dioplama ve liyakatı bir arada aramak, kendini yeriştirmiş profesyonel emekçileri de dışlamadan yola devam etmeli diye düşünüyorum. Elinizdeki yüzlerce yetişmiş kalifiye profesyonel yöneticiyi sırf diploması yok diye bir kenara atmak ne mantıklı nede vicdanlı bir iş değil. Bu konumdaki insanlar terfilerini hakederek, neredeyse sınav gibi uygulamalardan geçerek almışlardır. Bu insanları dışlamak doğru bir yaklaşım değil. Sektöre deneyimli ve belgeli eleman yetiştirmeden, diğerlerini yok saymak; sektöre vurulan bir darbeden başka bişey değildir. Burada yanlış uygulamalara dair örnekleri tam olarak sıralasak bir kitap olur sanırım...
Yazımın başında da dediğim gibi Sn. Mustafa Yahyaoğlu ile bu konularda hemfikiriz ve önerisi var.
Sn. Mustafa Yahyaoğlu bu sorunların ancak; otelciler, turizm ileri gelenleri ve profesyonel yöneticilerin, turizm emekçilerinin de katılımı ile geniş kapsamlı bir toplantı organizesi neticesinde, buluşarak hep birlikte alınacak kararlarla çözüme kavuşabilir bunun için de ben ve sendika adına ne gerekiyorsa yaparım diyor.
Burada herkese çağrımızdır;
Glin hep beraber bu geçiş sürecini ve sektördeki yanlış uygulamaları masaya yatıralım ve ortak akılla bu sorunları çözelim. Bu sorunların çözümlenmesi turizm adına gelecek yılların güvenli adımlarla yürünmesi demektir. Sektörün hizmet kalitesinin yükselmesi ve çalışanların da işverenlerin de mutlu olması demektir. Sektör STK’larının, Derneklerin, Profesyonel yöneticilerin, Kısaca sektörün emekçi kuruluşların bu çağrıya kulak vermeleri en büyük temennimizdir. Sn. Yahyaoğlu’nun bu toplanma konusunda çalışmaları var ve önümüzdeki bir iki ay içinde geniş katılımlarla gerçekleştirmeyi ümit ediyoruz. Aksi halde bu sorunlar önümüzdeki 8-10 yıl kadar daha sürecek gibi gözüküyor.
İbrahim İNAK
YORUMLAR