Kriz dönemlerinde kurulup, günümüze kadar var olan dev şirketlerin kısa ama etkili hikayeleri, riskler ve fırsatların nasıl kullanılması gerektiğini öğretiyor.
Büyük kriz dönemleri herkes için başarısızlık getirmiyor. Aksine krizi fırsata çevirip olumsuzluklarını lehine çeviren birçok kişi ve şirketin hikayelerine tanık oluyoruz. Günümüzde bütün dünyada faaliyette olan bu dev şirketlerin başında bulunanlar ve yönetimde büyük görev üstlenen kurucu isimler kesinlikle risk almaktan korkmuyor.
Bu global şirketlerin başarısındaki en doğru formülü: Risk, Yaratıcılık, fırsat ve Beceri.
Günümüz dünyasında, krizi fırsata çeviren ve zamanımızda devleşen 5 şirketin kısa hikayesini sizler için derledik.
Hewlett-Packard

Şirketin kuruluşundan birkaç yıl sonrası 1940’lı yıllar savaş dönemine denk geliyor. 2. Dünya Savaşı’nda Almanya zarar gören denizaltı filoları için askeri alanda radarlarla ilgili özel cihazlara ihtiyaç duyuyor. Bu anlamda kendini kısa sürede kanıtlayan Hewlett-Packard, savaşı ve savaşın olduğu kriz dönemini fırsata çeviriyor. Almanya’nın istediği cihazları başarıyla üreten HP, o yıllarda yaklaşık 45 kişilik bir kadroyla çalışmasına rağmen milyon dolarlık gelirler elde etmeyi başarıyor.

1. Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan Amerika’daki Büyük Buhran yıllarında Amerika’daki birçok şirket gibi zor bir dönem geçirse de ayakta kalmayı başarıyor. 2. Dünya Savaşı’nı da fırsata çeviren şirket tank üretimleriyle savaşlar öncesi dönemdeki popülerliğini geri kazanmayı başarıyor.
Pepsi

Pepsi’nin hikayesi Şirketin kurucusu Caleb Bradham öncesi ve şirketin ticari ünvanını sonradan devralan Roy Megargel sonrası olarak iki döneme ayrılıyor. Pepsi, eczacı Caleb Bradham tarafından ABD’de kuruluyor ve ilk içecek 1898 yılında piyasaya sürülüyor. Pazarı elinde tutan büyük rakibi Coca-Cola’nın başarısı karşısında ilk etapta başarılı olan kurucu Bradham, 1923 yılında yüksek şeker fiyatları ve 1. Dünya Savaşı sonrasındaki olumsuzluklarla mücadele edemiyor ve şirket iflas ediyor.
İflas eden şirketin ticari ünvanını satın alan Roy Megargel, dönemin olumsuzluklarından dolayı şirketin 8 yıllık bir dönemden sonra tekrar iflas etmesine engel olamıyor. Son iflasın ardından tekrar kurulan Pepsi, sil baştan içeceği tekrar formüle ediyor. Rakibi Coca-Cola’nın 6 onzluk şişelerde 5 cente sattığı içeceklerinin karşısına aynı fiyata 12 onzluk şişeleri çıkarıyor. Pepsi, ekonomik kriz döneminde yaptığı kampanyalarla aradaki fiyat farkına sürekli göndermeler yapıyor. Bu dönemde popülerliğini artıran şirket 36-38 yılları arasında karını katlamayı başarıyor. Sonuç olarak şirket günümüzde hala ayakta.
McDonald’s
McDonald’s, 2. Dünya Savaşı’nın başladığı yılın hemen ertesinde 1940 yılında ABD’de Richard ve Maurice McDonald tarafından küçük bir kafe olarak resmen kuruluyor. Otomobil servisi o dönemlerde çok parlak iş fikirleri arasında yer alıyor. Richard ve Maurice McDonald kardeşler de otomobil servisinin yanı sıra kafelerine yerleştirdikleri küçük masalara da servis yapıyorlar. Kısa sürede popüler olan işletmeleri yıllık 200 bin dolara yakın satış yapıyor. Müşteriler artıkça çalıştırılan garson sayısı da artıyordu. Aynı şekilde servis yavaşlıyor ve otomobil servisinde bekleyen araçlar yolu kilitliyordu.
Maliyetin sürekli yükselmesi ikiliyi tekrar düşünmeye itiyor ve işe mutfaktan başlayan McDonald kardeşler, servis pencerelerini genişleterek self servis yapmaya başlıyorlar. Böylece garsonların bir kısmına artık gerek kalmamıştı. Kısa zamanda karton bardak ve paketlerle servise geçen McDonald’s, bulaşıkları yıkayacak personel maliyetlerinden de kurtulmuştu. Onlar için tek sorun rakip kafelerle rekabet etmek gibi görünüyordu. Önce menü alternatiflerini 10’a indirdiler böylece müşterilerdeki kafa karışıklığı azaldı. Ardından menülerin fiyatını yarı yarıya indirerek, rekabet edebilir hale geldiler. Menü fiyatları yarı yarıya indiğinde aynı şekilde maliyetin azaltılabilmesi açısından porsiyonlarda küçültüldü. Sonuç olarak, McDonald’s bugün dünyanın en büyük restoran zincirlerinden biri konumunda. İstatistiklere göre Amerikalıların yüzde 98’i her yıl en az bir kere bu restorana gidiyor.
Adidas
1. Dünya Savaşı’nın ardından Almanya’da durumlar oldukça kötüydü. Alman ekonomisi, sefalet, işsizlik ve krizlerle boğuşur durumdaydı. 1920 yılında kriz ortamında Dassler kardeşler geçimlerini sağlayabilmek için ayakkabı atölyesi kurdular. Kardeşler, 1924 yılında 12 işçiyle Dassler kardeşlerin ayakkabı fabrikası adlı şirketi faaliyete geçirdiler. Bu dönemde 200 bin çift ayakkabı satmayı başaran Dassler kardeşler, 2. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla cepheye yollandı. Savaşın ardından her şeye sıfırdan başlayan kardeşler yeniden işe koyuldu.
1948 yılında iki kardeş arasında çıkan fikir ayrılığı bugün dünyanın en büyük iki spor markası Adidas ve Puma’nın ortaya çıkmasını sağladı. Kardeşlerden Adolf Dassler Adidas’la, Rudi Dassler ise Puma ile yollarına devam etme kararı aldılar. Bazı kaynaklara göre iki kardeş bu ayrılıktan sonra bir daha hiç konuşmamış. Belki de iki büyük marka arasındaki dev rekabetin altında yatan gerçek neden budur.
Iyi yönetildiği taktirde Türkiye turizmi de krizi fırsata ceviren aurec içerisine girecektir