İki yıla yaklaşan pandemi süreci, dünya genelinde ücretli çalışanlar için yaşam koşullarını daha da zorlaştırıp, işsizlik ve yoksulluğun artmasına neden olurken İlk vakanın görülmesinin üzerinden bir buçuk yıl geçen Türkiye için de bu süreç farklı ilerlemedi.
Pandemi sürecinden en çok etkilenen sekörlerin başında gelen turizmde çalışanlar bir taraftan kendilerine dayatılan ücretsiz izinlerle boğuşurken, diğer yandan kısa çalışma ödeneği adıyla dağıtılan sadaka niteliğinde bir gelirle geçinebilmenin yollarını bulmak zorunda bırakıldı ve çoğu profesyonel ve kalifiye turizm çalışanı sektörü bırakarak başka sektörlere yönelmek zorunda kaldı. Turizm sezonunun başlamasıyla birlikte normalleşme adımlarının atılması sonrasında turizm çalışanları kısa süre çalışma sonrasında tekrar işsiz kalacakları korkusu ve endişesiyle sektöre dönmedi.
Turizm gelirlerinde 2020 sezonunda yaşanan düşüş doğrudan sektörde çalışanlara yansırken kısa süreli iş bulabilen turizm çalışanları umutlarını 2021 sezonunda yaşanacak olan artışa bağladılar. Temmuz ayı ile birlikte kısıtlamaların kaldırılması ve yurt dışı uçuşların başlamasıyla turizm sektöründe bir canlılık yaşanmaya başlasa da turizmdeki bu hareketlilik elbette turizm patronlarını sevindirirken sektörde çalışan emekçiler için aynı şeyi söylemek mümkün görünmüyor.
Özellikle turizmin başkenti Antalya'da çalışan turizm sektör çalışanları bu canlılığın iş koşullarına nasıl yansıyacağı konusunda endişeli. Koşulların çalışılan şirketlere göre değiştiğini, bir çok şirkette fazla mesailerin ödenmediğini 16 saat çalıştırılan ve böyle bir dönemde işin var dua etde çalış şeklinde kendilerine mobbing uygulandığını söyleyen turizm sektör çalışanları koşulların iyileştirilmemesi sonrası bu devranın hep patrona kar olarak geri döndüğünü ancak çalışanlara yansımadığını belirterek şunları söylediler:
''Evet turizmde canlanma başladı ama bu canlanma sadece ekonomik değil, korona pandemisinde de bir canlanma oldu. Vakalar giderek artıyor. Bu canlanmanın çalışma hayatımıza ekonomik olarak hiçbir katkısı yok, aksine daha uzun saatler calışıp daha az para kazanmaktayız geçtiğimiz senelere göre. Çünkü turizm çalışanları sektör değiştirdi ve piyasada personel sıkıntısı yaşanıyor. Bu artışla beraber daha ağır iş yükümüz oluştu ve mesai saatlerimiz arttı. Ücretlerimiz aynı ve ekstra mesailerimiz de ödenmiyor, normal mesai olarak görüyorlar. Otellerde sözde önlemler alınıyor. Biz lojmanda kalıyoruz, 1 kişilik olan odalarda 3 kişi kalıyoruz. Önlemin sadece adı var. Maske dışında alınan bir önlem yok, onu da çalışanlar takmak zorunda. Misafirlere maske önlemi yok, sadece ateş ölçümü var onda da hepsine yetişmek imkansız. Kısacası alınan önlemler göstermelik önlemler, sadece lafta kalıyor. Koşullar biz turizm çalışanları için hiçbir zaman iyi olmadı, olmayacak da. Bizler bir dayanışma içinde olmadığımız her an kaybetmeye ve sömürülmeye mahkumuz. Turizmdeki artış turizm çalışanlarının değil, patronların ve sermayedarların işine yarayacak. Yıl sonunda sermaye artışından emekçiler herhangi bir pay alamayacak ve ek mesai ücretleri ödenmeyecek.''
Sezona umutlu başladıklarını, özellikle iç pazarda bayram döneminde gerçekleşen hareketliliğin kendilerini sevindirdiğini söyleyen ve Türkiye'nin her bölgesinde seyahat hareketliliği yaşandığını belirten sektör temsilcileri ise salgın nedeniyle evde kalan, geçen yıl tatil yapamayan insanların bu yıl ya tatil bölgelerine ya da aile ziyaretlerine yöneldiğini dile getirdi.
Yerli ve yabancı turistler sayesinde özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde doluluklar yaşandığını, Çanakkale'den Mersin bölgesine kadar kıyı bölgelerinin beklenenin üzerinde rağbet gördüğüne dikkat çeken, iç pazarda, turizmde en iyi yıl olan 2019'un rakamlarının üzerine çıkıldığını ış pazarda da 50'den fazla ülkeden misafir ağırlandığını ve turizmdeki hareketliliğin ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacağını dile getiren TÜROFED Başkanı Çorabatır turizm sektörünün sadece kriz dönemlerinde değil, her zaman iç pazarı önemsediğini belirterek şunları söyledi:
''Turizm stratejik bir sektör, ülke için önemli. Yurt içi seyahat de turizm için son derece önemli. İç pazardaki hareketliliğin turizmin geleceği açısından daha da artmasını hedefliyoruz. Turizm işletmelerinin açık olması demek daha fazla istihdam, daha fazla alışveriş ve ekonominin canlanması demek. Turizm hareketliliği sadece turizmcilerin değil, herkesin yüzünü güldürüyor. Bu yoğunluğun okullar açılıncaya kadar devam edeceğini düşünüyoruz. Tabii vaka sayıları ve aşılanma oranları da önemli.''
Pandemi sürecinden en çok etkilenen sekörlerin başında gelen turizmde çalışanlar bir taraftan kendilerine dayatılan ücretsiz izinlerle boğuşurken, diğer yandan kısa çalışma ödeneği adıyla dağıtılan sadaka niteliğinde bir gelirle geçinebilmenin yollarını bulmak zorunda bırakıldı ve çoğu profesyonel ve kalifiye turizm çalışanı sektörü bırakarak başka sektörlere yönelmek zorunda kaldı. Turizm sezonunun başlamasıyla birlikte normalleşme adımlarının atılması sonrasında turizm çalışanları kısa süre çalışma sonrasında tekrar işsiz kalacakları korkusu ve endişesiyle sektöre dönmedi.
Turizm gelirlerinde 2020 sezonunda yaşanan düşüş doğrudan sektörde çalışanlara yansırken kısa süreli iş bulabilen turizm çalışanları umutlarını 2021 sezonunda yaşanacak olan artışa bağladılar. Temmuz ayı ile birlikte kısıtlamaların kaldırılması ve yurt dışı uçuşların başlamasıyla turizm sektöründe bir canlılık yaşanmaya başlasa da turizmdeki bu hareketlilik elbette turizm patronlarını sevindirirken sektörde çalışan emekçiler için aynı şeyi söylemek mümkün görünmüyor.
Özellikle turizmin başkenti Antalya'da çalışan turizm sektör çalışanları bu canlılığın iş koşullarına nasıl yansıyacağı konusunda endişeli. Koşulların çalışılan şirketlere göre değiştiğini, bir çok şirkette fazla mesailerin ödenmediğini 16 saat çalıştırılan ve böyle bir dönemde işin var dua etde çalış şeklinde kendilerine mobbing uygulandığını söyleyen turizm sektör çalışanları koşulların iyileştirilmemesi sonrası bu devranın hep patrona kar olarak geri döndüğünü ancak çalışanlara yansımadığını belirterek şunları söylediler:
''Evet turizmde canlanma başladı ama bu canlanma sadece ekonomik değil, korona pandemisinde de bir canlanma oldu. Vakalar giderek artıyor. Bu canlanmanın çalışma hayatımıza ekonomik olarak hiçbir katkısı yok, aksine daha uzun saatler calışıp daha az para kazanmaktayız geçtiğimiz senelere göre. Çünkü turizm çalışanları sektör değiştirdi ve piyasada personel sıkıntısı yaşanıyor. Bu artışla beraber daha ağır iş yükümüz oluştu ve mesai saatlerimiz arttı. Ücretlerimiz aynı ve ekstra mesailerimiz de ödenmiyor, normal mesai olarak görüyorlar. Otellerde sözde önlemler alınıyor. Biz lojmanda kalıyoruz, 1 kişilik olan odalarda 3 kişi kalıyoruz. Önlemin sadece adı var. Maske dışında alınan bir önlem yok, onu da çalışanlar takmak zorunda. Misafirlere maske önlemi yok, sadece ateş ölçümü var onda da hepsine yetişmek imkansız. Kısacası alınan önlemler göstermelik önlemler, sadece lafta kalıyor. Koşullar biz turizm çalışanları için hiçbir zaman iyi olmadı, olmayacak da. Bizler bir dayanışma içinde olmadığımız her an kaybetmeye ve sömürülmeye mahkumuz. Turizmdeki artış turizm çalışanlarının değil, patronların ve sermayedarların işine yarayacak. Yıl sonunda sermaye artışından emekçiler herhangi bir pay alamayacak ve ek mesai ücretleri ödenmeyecek.''
Sezona umutlu başladıklarını, özellikle iç pazarda bayram döneminde gerçekleşen hareketliliğin kendilerini sevindirdiğini söyleyen ve Türkiye'nin her bölgesinde seyahat hareketliliği yaşandığını belirten sektör temsilcileri ise salgın nedeniyle evde kalan, geçen yıl tatil yapamayan insanların bu yıl ya tatil bölgelerine ya da aile ziyaretlerine yöneldiğini dile getirdi.
Yerli ve yabancı turistler sayesinde özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde doluluklar yaşandığını, Çanakkale'den Mersin bölgesine kadar kıyı bölgelerinin beklenenin üzerinde rağbet gördüğüne dikkat çeken, iç pazarda, turizmde en iyi yıl olan 2019'un rakamlarının üzerine çıkıldığını ış pazarda da 50'den fazla ülkeden misafir ağırlandığını ve turizmdeki hareketliliğin ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacağını dile getiren TÜROFED Başkanı Çorabatır turizm sektörünün sadece kriz dönemlerinde değil, her zaman iç pazarı önemsediğini belirterek şunları söyledi:
''Turizm stratejik bir sektör, ülke için önemli. Yurt içi seyahat de turizm için son derece önemli. İç pazardaki hareketliliğin turizmin geleceği açısından daha da artmasını hedefliyoruz. Turizm işletmelerinin açık olması demek daha fazla istihdam, daha fazla alışveriş ve ekonominin canlanması demek. Turizm hareketliliği sadece turizmcilerin değil, herkesin yüzünü güldürüyor. Bu yoğunluğun okullar açılıncaya kadar devam edeceğini düşünüyoruz. Tabii vaka sayıları ve aşılanma oranları da önemli.''
İLGİLİ HABER
Turizm sektöründe personel karaborsaya düştü!